Misliyle Karşılık Vermek Ne Demek? TDK ve Toplumsal Cinsiyet Perspektifinden Bir İnceleme
“Misliyle karşılık vermek” deyimi Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre, “aynı şekilde karşılık vermek, aynıyla cevaplamak” anlamına gelir. Ancak bu ifadeyi sadece kelimelerle sınırlamak, bence bu deyimin toplumsal anlamını gözden kaçırmak olur. Çünkü “misliyle karşılık vermek”, sadece bir eyleme cevap vermek değil, bazen bir ilişkideki güç dengesini de gösterir. Sokakta, işyerinde ya da sosyal hayatın her alanında, bu deyimi farklı şekillerde deneyimliyoruz. Ama toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet bağlamında baktığımızda, aynı şekilde cevap vermek herkes için farklı anlamlar taşıyor. İşte bu yazıda, “Misliyle karşılık vermek ne demek?” sorusunun derinliklerine inmeye çalışacağım.
Misliyle Karşılık Vermek ve Güç Dinamikleri
İstanbul’da her gün sokakta gördüğüm bir sahne var. Bir grup arkadaş, metroda sohbet ederken, genç bir kadın, toplu taşımada kendisine sözlü tacizde bulunan bir adamı geri püskürtüyor. Adamın cevabı, klasik: “Hadi be, abla, biraz mizah anlayışın olsun, ne olur!” Genç kadının cevabı, “Sen de misliyle karşılık aldın işte!” oluyor. Bu, aslında o an ne kadar güçlü bir tepkidir! Buradaki “misliyle karşılık vermek”, sadece sözel bir cevap değil, bir güç mücadelesi, toplumsal bir sınır çizme biçimidir.
Her ne kadar deyim, basitçe “aynısıyla karşılık verme” anlamına gelse de, toplumsal bağlamda bu, güçsüzün güce karşı durduğu anları simgeler. Kadınların, toplumsal normlar ve cinsiyet eşitsizlikleri karşısında verdikleri misliyle karşılıklar, aslında daha fazla önem taşır. Çünkü burada karşılık sadece bir söz değildir; aynı zamanda güç ilişkilerinin bir yansımasıdır. Kimse, bu tür davranışları normal kabul etmemelidir.
Toplumsal Cinsiyet ve Misliyle Karşılık Vermek
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, çok sık gördüğümüz bir başka mesele. Kadınlar ve erkekler arasındaki güç dengesizlikleri, günlük hayatın hemen her alanında kendini gösterir. Bir erkeğin, bir kadına veya LGBTİ+ bireylere karşı şiddet uyguladığı durumda, misliyle karşılık verme kavramı bir anlam kazanır. Şiddete uğrayan kadının gösterdiği tepki, bazen fiziksel olabilir, bazen de psikolojik. Ama her durumda, verilen karşılık bir tür “güç sahibi olma” isteğidir.
Bir arkadaşımın işyerinde yaşadığı bir olaydan örnek vereyim. Kadın çalışanlar, erkek çalışanlara göre genellikle daha düşük maaş alıyorlar, oysa yaptıkları iş neredeyse aynı. Bir gün bu durumu dile getiren bir kadın çalışan, patronunun alaycı bir tavrı ile karşılaşmış. Kadın, bu duruma verdiği tepkiyi şöyle anlatıyor: “Daha ne kadar misliyle karşılık verebilirim ki? Her söyledikleri karşısında susmak zorunda bırakılıyorum, sesimi çıkarttığımda da, ‘yine feministi oynuyor’ diyorlar.” İşte burada, misliyle karşılık vermek, bir güç mücadelesi haline geliyor. Kadın, sesini duyurmak istiyor ama toplumsal baskılar ve iş yerindeki güç ilişkileri, bu eylemi gerçekleştirmesini zorlaştırıyor. Eğer aynı durum bir erkek için geçerli olsa, aynı karşılık aynı güçle verilseydi, sonuçlar çok farklı olabilirdi.
Sosyal Adalet ve Misliyle Karşılık Vermek
Sosyal adalet bağlamında, misliyle karşılık verme daha da derinleşiyor. Özellikle ırk, etnik köken, cinsel yönelim ve engellilik gibi faktörler, bu karşılık verme eyleminin nasıl algılandığını belirliyor. Toplumda belirli bir grup, sürekli olarak dışlanıyor, marjinalleşiyor veya aşağılanıyor. “Misliyle karşılık vermek” burada, sadece aynı şiddetle değil, bazen daha bilinçli bir şekilde karşılık vermek anlamına gelir. Kimi zaman, dışlanan bir gruptan gelen ses, tüm sistemin ne kadar çürüdüğünü ifşa eder.
Bir protestoda, sokakta yürüyen LGBTİ+ bireylerin yaşadığı bir olayı hatırlıyorum. Bir grup insan, sosyal medyada yürüyüşe katılan kişilere hakaret ederken, bu grup misliyle karşılık veriyor. Ama burada “karşılık” vermek, sadece hakaret değil, kimliklerinin savunulmasıydı. Onlar, bir topluluk olarak haklarını savunuyor, ötekileştirmeye karşı direniyorlardı. Gerçekten de, “Misliyle karşılık vermek” deyimi, bu tür gruplar için daha çok seslerini duyurmak anlamına gelir. Onların karşılıkları, kimliklerini savunma ve kendilerini var etme çabasıdır.
Sonuç: Misliyle Karşılık Verirken Ne Kadar Eşitiz?
Toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından “misliyle karşılık vermek” deyimi, gücün, hakkın, ve eşitliğin bir sembolü haline gelir. Bu sadece basit bir deyim değil, aynı zamanda sosyal yapının, gücü ve eşitsizliği nasıl yeniden ürettiğine dair bir göstergedir. Herkesin misliyle karşılık verme fırsatına eşit erişimi olduğu bir dünyada, bu kavramın anlamı çok farklı olurdu. Ama gerçekte, toplumsal yapımız, çoğu zaman güçsüzleri susturur ve karşılık vermeleri engellenir. Bu yüzden, bazen misliyle karşılık vermek bir direniş şeklidir. Bunu sadece sokakta değil, işyerlerinde, evde, her alanda gözlemleyebiliriz.
Belki de asıl sorulması gereken soru şu: Gerçekten herkes aynı şekilde karşılık verebiliyor mu? Herkesin sesini duyurabildiği bir dünyada, misliyle karşılık vermek ne anlam taşır? Bu soruların cevabı, toplumsal eşitliğe ve adalete giden yolda önemli bir adım olabilir.